İnsanların duyguları yüzünden okunuyor genellikle, eğer duygularını sergilemekten korkmuyorsan. Beni her gün gülümsetebilecek birşey bulabilirim:) Hepimiz bulabiliriz. Ama bazen gülümseriz bazen de sadece bakarız, hiçbir duygu uyandırmaz bizde. Genellikle acıda sıkıntıda, dram da kalmayı seviyoruz. Çünkü varolan dünya bize bunu pompalıyor ve bu bakış açısıyla baktığımızda herşey ne kadar kötü. Oysa kim söyleyebilir dağdaki bir çobanın bir plaza çalışanından daha mutsuz olduğunu. Ya da bazen bir çingene kızı Bağdat caddesi kızından daha kültürlüdür. Bazen sokakta kimsesiz büyümüş bir çocuk sevgiyle büyütülen bir çocuktan daha sevgi doludur. Bazen hasta biri çok sağlıklı birinden daha çok gülümser ve hayatın tadını çıkarır.
Hayat bu kadar acımasız ve zorken ne diyorsun sen diyenler çıkacaktır. Bende diyorum ki biz acıda sıkıntıda kalmayı seçmesek dünya değişebilir…
Hayat her zaman gördüğümüzden çok daha fazlasıdır. Bugünlerde görünenin ötesinde ne kadar farklı şeyler olan şeyler olabileceğini ve duyu organlarımın algılarımın beni ne kadar yanıltabileceğini deneyimliyorum çokça.
Ve Adamus mesajı aslında neden dramda kalmayı seçtiğimizi ve bunun bazen ne kadar dar bakmak olduğunu çok güzel anlatmış:)
“Tam da hiç gerek olmayan zamanlarda dramayı hayatınıza getiriyorsunuz.
Hiç fark ettiniz mi, tam sular durulurken, siz tam hayatın coşkusunu
hissetmeye başlamışken o kör noktanızdan birşeyler – duygusal bir
fırtına, sorunlar, drama – çıkıp gelip nasıl da herşeyi berbat
ediyorlar? Ortaya çıkan o ağır duygular deneyimlemeye henüz başlamış
olduğunuz o suküneti nasıl da bulandırıyorlar.
Şimdi burada bir dakikalığına duralım. Bunun böyle olduğunu
biliyorsunuz, ben biliyorum. Peki neden oluyor? Sebep sizin çok zayıf,
çok kırılgan olmanız mı? Dünyanın yaşamak için çok zor bir yer olması
mı? Herkesin sizi kullanmak istemesi mi? Diğer insanların kendi
ihtiyaçları ve açgözlülükleriyle gırtlaklarına kadar dolu olması ve
her ne pahasına olursa olsun sizin güneşinizi gölgeleyecek olmaları
mı? Hayır. Hayır. Aslında siz dramaya sebep oluyorsunuz. Aslında siz
dramayı kendi hayatınıza çekiyorsunuz ve o da bir çok farklı şey
aracılığıyla sahneleniyor.
İlişkileriniz vasıtasıyla sahneleniyor. Refahınız, iş çevreniz
aracılığıyla sahneleniyor. Bedeninizde sahneleniyor. Evet, drama
bedeninizde sahnelenir çünkü bu eski, çok eski bir insan şablondur ve
siz bu şablona yakalanmış haldesiniz. Sizin için sanki değişmez bir
alışkanlık gibi ve bu noktadayken ağaçlara dikkat etmekten ormanı
göremiyorsunuz. Böylece şablon var olmaya devam ediyor. Sizin içinizde
programlanmış halde ve sürekli de pekiştirildi, sağlamlaştırıldı. Bu
yüzden siz de durmadan dramayı kendinize çekiyorsunuz, sonra da
yılgınlığa kapılıyor ve “Ama ne zaman birazcık ilerleme göstersem,
birşeyler gelip yolumu tıkıyor” diyorsunuz.
Dramayı depresyondayken kendinize çekiyorsunuz. Şu anda depresyon – ve
ben önümüzdeki birkaç yıl içerisinde depresyondan söz edeceğim.
Aslında akıl hastalığı olanlar, hastanede yatan ya da ilaç kullananlar
ve hatta zihinsel dengesizlik ya da depresyon yaşamakta olanlara bir
şekilde yardımcı olacağız, çünkü bu çoğu akademisyenin olduğunu
sandığı şey değil.
Şu anda depresyon – dinleyiciler için konuşuyorum, bu söylediklerim
bütün insanlar için geçerli değil, ama bunu dinleyenler için – kim
olduğunuzu anlamanız için yaratılmış bir çeşit boş alan. Depresyon,
tanrısallığınızı, kendinizi keşfedebileceğiniz, geçmişinizi
hatırlayabileceğiniz bu boş alana geliyor ancak depresyonun gelmesine
sebep olan bazı dinamikler de var.
Bunlardan biri eski insan halini bırakmakla ilgili hissedilen üzüntü.
İster inanın ister inanmayın, öyle. Eski insan halini bıraktığınız
için üzülüyorsunuz. Depresyona giriyorsunuz çünkü içinizde ruhunuzun –
kendi tanrısallığınızın – size günlük yaşantınızda katılmak istediğine
dair bir farkındalık var. Sadece spiritüel yaşantınızda değil, sadece
bazen gidip yüksek benlik dediğinizle bağlantıya geçtiğiniz diğer
alemlerde değil; tanrısallığınız tam şimdiye, şu ana gelmek istiyor.
Tam biz şimdi konuşurken, bu konuşmanın, bu yayının bir parçası olmak
istiyor. O gelmek istiyor ama siz onu yaklaştırmıyorsunuz.
Bir çeşit enerjiyle tanrısallığınıza, ruhunuza, Tanrı-Benliğinize
günlük yaşantınıza girme izni vermeyerek bir vakum yaratıyorsunuz. Bu
da depresyona sebep oluyor. Aslında bu, tanrısallığınızın,
Bütün-Benliğinizin burada olma zamanı olduğunu gösteren bir çeşit
işaret yada bildirim. Ama siz bunun sadece depresyon olduğu, sizde bi
sorun olduğu fikrine, enerjinizin neden bu kadar düşük olduğuna, neden
hiçbir şeyin sizi harekete geçirmediğine o kadar takılıp kalıyorsunuz
ki, ne yapıyorsunuz biliyor musunuz? Eh, evet, ne yaptığınızı
biliyorsunuz, çünkü az önce size söyledim. Drama yaratıyorsunuz. İnsan
draması, diğer insanlarla çatışma, bollukla ilgili sorunlar,
spiritüelliğinizle ilgili sorunlar yaratıyorsunuz. Spiritüelliğinize
dair harikulade bir drama yarattınız. Hastalıklar, acı ya da
yaralanmalar yoluyla fiziksel bedeninizde drama yaratıyorsunuz ve bu
drama size hayatta olduğunuzu hatırlatıyor. Dikkatinizi asıl
meseleden, benliğin Dünyadayken, bu yaşamınızda bütünlenmesinden
uzaklaştırıyor ve oyalanma aracı haline geliyor.
Bu enerjidir. Şeker bedeniniz için neyse drama da insan için odur.
Şeker biyolojiniz için ne ifade ediyorsa drama da psişeniz için
aynısını ifade eder. Bir çeşit tatmin, bir çeşit taşkınlık, sarhoşluk.
Dikkatinizi dağıtır ve genellikle sahtedir. Genellikle asılsızdır.
Drama olmadan yaşayabilirsiniz. Şimdi, “Evet, ama ya etrafımdaki bütün
bu insanlar – çocuklarım, eşim, birlikte çalıştığım insanlar,
televizyondaki drama – bütün bu dramadan nasıl kaçınabilirim ki?”
diyeceksiniz. Bilinçli ve kasıtlı bir seçim yaparak.
Ama bu seçimi yapmadan önce, doğabilecek bazı sonuçları açıklamama
izin verin. Drama olmayınca dikkatinizi dağıtacak olan o enerji –
şekere benzeyen, sahte enerji – size akmayacak. Önceden olduğu gibi,
size yaşadığınızı hatırlatan o şey olmayacak. Evet, drama – siz
dramayı kendinize yaşadığınızı hatırlatmak için, canınızın sıkılmasını
engellemek için kullanıyorsunuz. Drama olmadan, bir çeşit hiçliğin
içine gideceksiniz.
Bu arada, siz dramayı gerçek tutkunun yerine koyuyorsunuz. Bazılarınız
benimle rüyalarınızda ya da hatta bazen de uyanıkken bağlantı kuruyor
ve “Ama Adamus, benim tutkum nerede? Benim tutkum ne?” diyorsunuz.
Hemen önünüzde ama şu anda drama onun yerini almış halde. Bu yüzden,
sizi harekete geçiren, yaşama nedeni veren şey drama, tutkunuz değil.
Ama siz buna bir son verebilirsiniz.
Herbiriniz yeni bilincin öğretmenlerisiniz. Ben burada konuşurken,
söylediklerimin bir kısmını çok rahat anlıyorsunuz. Söylediklerimle
bağlantı kuruyorsunuz. Ama biz konuşurken, bir parçanız da direnmeye
ve isyan etmeye çalışıyor. Bir parçanız, “Evet, ama, ama, ama…” diyor.
Ama yok. Drama sizin ötesine geçebileceğiniz bir şey. Drama Eski
Enerji, çok insani ve artık size hiç yakışmıyor.
Sizden dramanın hayatınızda olduğu zamanların farkında olmanızı
istiyorum. Ah, siz artık drama istemediğinize dair o net, adanmış
seçimi yapana kadar yarın da, ondan sonraki gün de hayatınızda olacak.
Dramasız Hayat
Peki, dramayı salıverdikten sonra ne olacak? Çok kısa bir süre için
canınız fazlasıyla sıkılacak. Bu can sıkıntısı dramanın hayatınızda ne
kadar yer tuttuğunun farkına varmanızı sağlayacak. Uyanık
olduğunuzdaki deneyimlerinizin yaklaşık %93’ünün bir çeşit drama
etrafında şekillendiğini söyleyecek kadar ileri gideceğim. Bu drama
diğer insanlarlai kendinizle, veçhelerinizle, bedeninizle ilgili
olabilir, her zaman bunu sağlayacak bir şey vardır. Her zaman için
üstesinden gelmeniz, üzerinde çalışmanız, savaşmanız ya da kaçmanız
gereken birşeyler vardır. Ve bu dramadır. Kişisel enerjinizin ne
kadarını dramaya harcadığınızı hayal edebiliyor musunuz?
Kısaca, dramayı bıraktığınız zaman, çok kısa – ama çok etkili bir
zaman – için hayatın çok sıkıcı olduğunu hissedeceksiniz. Sizin drama
ihtiyaçlarınızı besleyen insanlarla dramatik ve aşırı duygusal biçimde
ilişki kurmayı bıraktığınız zaman canınız çok sıkılacak – “Sırada ne
var? Ne yapmam gerekiyor?” Dramaya geri dönmek için bir çekim
hissedeceksiniz, buna meyledeceksiniz, çünkü, aslında drama – bir
noktaya kadar – oldukça eğlencelidir. Bir noktaya kadar harekete
geçiricidir. Size – bir noktaya kadar – hayatta olduğunuzu hatırlatır.
Ve siz şu anda o noktadasınız.
Böylece kısa bir can sıkıntısı döneminden geçersiniz. Sanki
etrafınızda hiçbir şey yokmuş gibi olur. Sanki uçsuz bucaksız bomboş
bir çöldeymişsiniz gibi.. ve sonra kendinize sorarsınız “Peki, neden
yaşamam gerekiyor? Drama gitti, birlikte oynadığım insanların bazıları
gitti, Ruh denen şu şeyi hissetmiyorum, kozmik bilinç deneyimleri
yaşamıyorum, başka alemlerden varlıklar benimle konuşmuyorlar – neden
burada kalayım ki?”
İşte bu derin bir nefes aldığınız zamandır sevgili, çok sevgili
arkadaşlar ve öğretmenler. Kendinize en derin, en kesin ve en
birleşik, bağlantılı düzeyde güvendiğiniz zaman budur. Bunu
zorlamazsınız, sadece izin verirsiniz.
Çok kısa bir süre sonra, siz hala burada Dünyada fiziksel beden içinde
olduğunuz halde enerjinizi yeni alemlere genişletmeye başlayacaksınız.
Gerçek size doğru genişlemeye başlayacaksınız – gerçek size; dramaya
ihtiyacı olmayan, zihinsel değil, hissetme noktasından kendi içinde
huzurlu olmanın, kendi içinde tamamlanmanın ne demek olduğunu tam
olarak anlayan size. Kendinizle birlikte olmanın gerçek güzelliğini
anlayacaksınız.
Kendi bütünlüğünüzü ve aslında hep öyle olmuş olduğunuzu
anlayacaksınız ve… güleceksiniz; güleceksiniz ve güleceksiniz ve
güleceksiniz ve sonra muhtemelen biraz ağlayacaksınız, ama sonunda
“Sevgili Tanrım, Ruhun, Benim Ruhumun burada olduğunu söyleyip
duruyorlardı” diyeceksiniz ve birdenbire gerçekten de orada olduğunun
farkına varacaksınız.
Dramanın ne kadar yapay, cansız ve biçimsiz olduğunu ve artık ona
ihtiyacınız olmadığını fark edeceksiniz. Beslenmenin çok kötü bir
biçimi gibi görünecek. Çarpık, deforme edilmiş bir gerçeklik olduğunu
göreceksiniz.. Birdenbire kendinizin “ben Benim” prensibini
anlayacaksınız; dışarıdan enerji almaya ihtiyacınızın olmadığını,
herşeyin zaten orada olduğu gerçeğini; gücün çok uzun süre boyunca
oynadığınız muazzam bir ilüzyon olduğu gerçeğini; hayatın asla bir
mücadele olmasına gerek olmadığı, böyle tasarlanmadığı, aslında sadece
coşku ve keyif olduğu gerçeğini; zihnin çok güzel bir şey olduğu ama
sizin zihninizden çok daha fazlası olduğunuz gerçeğini ve kendinizi
yaratıcı bir varlık olduğunuz ama bu bu yaratıcı enerjilerin drama
tarafından tüketildiği ya da drama yüzünden alt üst olduğu gerçeğini
anlayacaksınız.
Çok, çok uzun süredir tanrısallığınızla, kendinizle, altın meleğinizle
ve tüm o diğer şeylerle bağlantı kurmayı bekliyordunuz. Aslında hep
bağlantıda olduğunuzu anlayacaksınız. Bütün bu diğer parçalarınız
yalnızca sabırla sizin dramayı aşmanızı bekliyorlardı.
Bu çok büyük bir felsefi nokta değil. Mistiklerle ve gurularla
çalışmanıza gerek yok. Yıllar ve yıllar ve yıllar süren meditasyonlara
ya da onun gibi çalışmalara katlanmanıza gerek yok. İhtiyacınız yok.
Ah, isterseniz yapabilirsiniz tabii. Bir anlamda, bu da kendi içinde
bir dramadır.
Tüm yapmanız gereken dramayla artık işinizin bittiğine dair o kesin,
kasıtlı seçimi yapmak ve ardından da geri çekilmek. Çünkü siz
“Dramayla işim bitti. Yaşamak istiyorum. Deneyimlemek istiyorum.
Yaratmak istiyorum. Artık dramaya ihtiyacım yok” dediğinizde her
parçanız bunu duyar. Kendinize karşı bu kadar net olduğunuzda her bir
parçanız bunu duyacaktır. Söyledikleriniz ruhunuzun derinliklerine
gidecek ve ruhunuz aldığı bu haberle sevinçten dans edecektir. Ve
ardından sadece geri çekilin, çünkü kendi içinizdeki, ruhunuzdaki
doğal süreç işlemeye başlar.
Evet, hayatınızda bazı değişiklikler olacak. Evet, bu, hayatınızda
bulunup dramanın fitilini ateşleyen insanların salıverilmesi anlamına
da gelebilir. Evet, kendinizle daha farklı bir ilişki kuracağınız
anlamına geliyor, artık daha fazla kurban rolünde olamayacağınız bir
ilişki. Ya yaratıcısınızdır ya da kurban. Ve dramayla, bu türde bir
beslenmeyle, bu türde bir varoluşla işinizin bittiğini ilan
ettiğinizde herşey değişir. Gerçekten öyle olur.
Şimdi geri çekilin. Zihninizden çıkın. Onu nasıl manipüle edeceğinizi
ya da hangi taktikleri kullanmanız gerektiğini düşünmeyi bırakın.
Sadece olmasına izin verin. Kendinize bu izni verecek kadar
güvenebilir misiniz? Tanrısallığınız, genişlemiş bilinciniz,
Tanrı-Benliğiniz dediğiniz o parçalara güvenebilir misiniz? Bu
parçalarınıza hayatınıza gelmeleri, her gün, her şekilde sizinle
olmaları için güvenebilir misin? İyi ve kötü ve güç ve meydan okuyucu
dediğiniz her şeyde? Ve aslında öyle değildirler. Bütün bu şeylerin
içindeki güzelliği görmeye başlayacaksınız.
Eğer söylenebilecek başka birşey kaldıysa sevgili arkadaşlar, o da
aslında çok basit olduğudur. Çok basit ve belki de bu yüzden bazen
sabrımı taşırıyorsunuz. Bu yüzden kimi zaman kendimi fazla ifade
ediyorum, fazla direkt oluyorum, çünkü çok basit. Bu basitlik
noktasına geri geldiğiniz zaman – basitlik dramanın antitezidir –
hayatınızda bu basitlik noktasına geldiğinizde, gerçek derinliğin ne
olduğunu anlayacaksınız.
Şimdi bu bir çelişki gibi görünüyor. İnsan zihniniz “Basitlik daha
basit olması demek” der. Ve bazen, zihniniz, duygularınız ve
veçheleriniz, bunlar karmaşıklığı severler çünkü drama karmaşada,
güçlüğün içinde sahnelenir. Basitlik noktasına geri geldiğinizde
gerçek derinliğin burada olduğunu, ruhun derinliğini, bilincin
derinliğini anlayacaksınız. Ama bu karmaşık bir derinlik değildir;
güzel bir derinliktir. Rahat, hakiki bir anlamı olan, gerçek sevgiyi
içeren bir derinliktir.
Bu benim bu geceki kısa mesajım. Umarım sizi zihninizden çıkarır.
Umarım sizi bu – ah, etrafınızda dolanan enerjiler ve veçheler var.
Onların enerjilerini hissedebilirsiniz. Bazen onların sizle konuşmaya
çalıştıklarını duyabilirsiniz. Bunlar size ulaşmaya çalışan
parçalarınız ama siz dramaya meşgulsünüz.
Suların durulmaya başladığı her seferinde siz fırtınayı getirmeye
çalıştınız. Şimdi derin bir nefes almanın zamanı, bunun ötesine
geçelim. Burada olma sebebimiz olan asıl işimize geçelim. Ah, yapacak
çok işimiz var bu arada. Çünkü kendi uyanış süreçlerine girmiş, bir
kaç yıl önce sizin yaşadıklarınızı yaşamaya başlayan, dünyada Tanrısal
insan olarak yaşamayı öğrenen, zihinlerinden, felsefeden, psikolojiden
uzaklamaya başlayan ve yalnızca kendi gerçek benlikleriyle bağlantı
kurmak isteyen milyonlarca insan var. Yani, önümüzde yapacak çok iş
var.
İster Kırmızı Çember’de, ister Işık İşçilerinde isterse de Kryon’un
grubunda ya da yeni bilince odaklanmış herhangi başka bir grupta olun,
bu işi yapmak için dramanın ötesine geçmeniz gerekecek.
Hatırlatmalar
Bitirirken sizinle iki şey paylaşacağım. Herşeyden önce, dramanın
hayatınızda nasıl sahnelendiğinin ve sizin de bunda rol aldığınızın
farkında olun. Dileğiniz an bağlantınızı koparabilirsiniz, ama bunu
yaptığınızda, herşeyin sıkıcı göründüğü bir periyoda girersiniz. Ama
değildir. Sadece daha yüce bir gerçeklik biçiminin yaşamınıza girmesi
için yer açıyordur. Sadece kendinizi harekete geçirmek, uyarmak
amacıyla dramaya geri dönmeyin, bu ayartmaya kanmayın.
Drama çok eski bir enerjidir. Çok ama çok düalitiktir. Şimdi biz
burada, Dünyada dramaya ihtiyaç duymadan yaşamanın yeni bir biçimini
keşfedeceğiz. Diğerlerinin kendi oyunlarını oynamalarına müsaade edin.
Onların dramayla dolu zamanlarının tadını çıkarmalarına izin verin ama
biz, gerçek bilince ulaşmak için bunun ötesine geçelim.”
Dramanın ötesine geçme zamanları, bir bıraksak kendimizi, bir hiçliğe doğru yolalsak, korkmasak gerisi gelecek….